• Binbirdirek Mah. Klod Farer Cad. Güven Apartmanı No:2/302 Fatih/İstanbul, Turkey
  • Open 08:00-22:00: Monday - Sunday

Mimarlık ve Mühendislik açısından Ayasofya

tags: Ayasofya

Mimarlık ve Mühendislik açısından Ayasofya

Editor: Rasim Terzi (Thu, Sep 2, 2021 8:53 AM)

Mimarlık ve Mühendislik açısından Ayasofya 


Mimarlık ve Mühendislik açısından Ayasofya

Bu yazının konusu, AYASOFYA'nın yalnızca mimarlık /Mühendislik niteliğine ve yapıdaki değişiklerine ilişkindir.

Elli yılların sonlarında , istiklal harbinin/kurtuluş savaşının süvari yüzbaşısı Feridun DİRİMTEKİN , Ayasofya Müzesi müdürü bulunuyordu.

T:C:BAŞVEKALET-BASIN YAYIN VE TURİZM UMUM MÜDÜRLÜĞÜ'nün İstanbul'da 1955yılında açtığı  ilk TERCÜMAN REHBERLİK kursundan sonra , 1958 yılında açtığı ikinci kursta dersler, Hürriyet Gazetesi (Günümüzde GÖRDES Mağazası) karşısında Türk Talebe Federasyonu (Günümüzde Milli Eğitim Müdürlüğü) binasının birinci katında görülüyordu.

Feridun DİRİMTEKİN kurs öğrencilerine Ayasofya Müzesi'ni gezdirmiş değerli bilgiler vermiş fakat Ayasofya'nın galeri katının sonradan eklendiğini söylememişti  Bir askerin,Bir tarihçi ve Sanat tarihçinin , batı ülkelerinde gelip ayasofya'da bir kaç  fotograf çekerek daha önce yayınlanmış kitaplardan alıntılar yaparak yeni kitaplar yazanların da bambaşka bir yapı olduğunun görebilmeleri olanaksızdı. Bu gerçeği görebilmek için bir mimarlık öğrencisinin  dört yıl süre ile daha sonra elli üç yıl süre ile bir mimar olarak Ayasofya'da binlerce defa rehberlik yapması ve yeterince tüm ayrıntıları ile inceleme olanağı bulmuş olması gerektiriyordu.

 Bu sunumu okuyanlar , ilk bakışta  Ayasofya'da alt kat ile galeri katı arasında çok büyük bir  mimari kalite farkı göreceklerdir.Alt katta köşeler dışında , bütün mimari elemanların çok düzgün bulunmalarına karşın galeri katında kolonlar şakulünde/düşey ve kemerler tam yuvarlak bulunmamakta estetikten uzak bulunmakta,altındaki dolgu malzemesinin  yeterince sert olmaması nedeni ile mermer döşeme kaplamasının çökük olduğu  gözlenmektedir.Gözlemlenen niteliksizlik galeri katının çok sonraları biraz da çok acele olarak inşaa edilmiş olduğunu kanıtlamaktadır.

Gerek alt katta  gerekse galeri katında Ayasofya'nın her dört köşesinde yer alan örtü döşemelerinin mimari estetikten uzak, ana yapı ile bağdaşmadığı ve her dört köşeden galeri katına çıkışları sağlayan, biri diğerine hiç benzemeyen dört rampanın niteliksizliği de gözlenmektedir.

Bu düzeyde büyük oranda bir mimari niteliksizliğin , ünlü matematikçi Milet'li Thales'in hemşehirisi, Selçuk'da (Ayos  Yanis) St. john kilisesinin mimarı İsodoros'a maledilmesi,kendisine en büyük saygısızlık olur.

Yunan dilinde "Vasilios"  kral ve İmparator anlamına gelmektedir. "Vasiliki" de kralın halka hitap ettiği salon ve yargı salonu  olmaktadır Alfabenin ikinici harfi (B) yunan dilinde (V) olarak telafuz edildiğinden bu deyim önce latinceye, dolayısı ile tüm batı dillerine BAZİLİKA olarak geçmiştir.

Bazilika batılı yazarların tanımladığı gibi ilk kilise yapısı olmayıp, kilise mimarisine örnek oluşturmuş bir pagan  yapısıdır. 

MS II. Yüzyılda Roma imparatorluğunun başkenti Roma seksenbin nüfuslu iken bir ticaret limanı olarak EFES, iki yuz bin kişilik nüfusu ile yalnızca , yirmi dört bin kişilik dünyanın en büyük tiyatrosuna değil aynı zamanda en büyük vasiliki'ye de sahip bulunuyordu. Efes'te AGORA ile ODEON arasında yer alan 161 m. uzunluğundaki Efes BAZİLİKA'SI yirmi m. genişliğindedir.Yirmi m. açıklığı günümüzde dahi ahşap çatı ile örtmek kolay değildir.Bu nedenle bazilikalar ortada yer alan iki kolon ile örtülmesi daha kolay üç ayrı açıklık ile üç NEF'li yapılar olmuşlardır.

Bazilikaların çok sayıda koloma taşıttırılmış çatı örtüsü sistemi nedeni ile , batılı yazarlar tarafından Yerebatan da BAZİLİKA CİSTERN olarak tanımlanmış ise de; çok sayıda kolon sistemli çatıörtülerinin çok önceleri HİTİT'ler tarafından geliştirilmiş olduğu unutulmamalıdır.

Bazilikalar mimarların üç nefli kilise tasarımında örnek yapıları oluşturmuşlardır. Doğu kilisesinin bir özelliği de kudüs'e bakmasıdır. MS.381 yılında Roma imparatoru I.Theodosios hristiyan dinini devlet dini olarak kabul edince, Mevcut pagan tapınak yapısı temelleri üzerine bir kilise inşaatına girişilmiştir. Bazilika'da kudüs yönü belirsiz olduğundan kilise  tasarımında her üç nefin önüne üç ayrı NİŞ /mihrap  konulmuş ve MS 415 yılında günümüzde temelleri ve mermer yapı elemanları görülen, giderleri bir devlet tarafından karşılanmış ve inşa edilmiş ilk devlet kilisesi ortaya çıkmıştır. Sergios & Bachus (Küçük Ayasofya) nın sekizgen planı dışında bu dönemlerin tüm kiliseleri üç nefli ve üç mihraplıdır.

Mimar İzodoros , ük üç nefli kiliseyi bir dğeri ile dik yönde kesiştirerek Saint John kilisesini yaratmıştır.Saint John, Dünyanın ilk , Ermeni dilinde Hac , Yunan dilinde Stavros, Arap dilinde  Salib şeklinde olan ilk kilisedir.

Mimar İzodoros, dar ve uzun kilise yapısını batılı mimarlar için KATEDRAL'lere örnek olarak bırakmış fakat kendisi Ayasofya'da daha kısa fakat daha geniş bir merkezi yapıya yönelmiştir. 

İnşaatı MS. 537 yılında tamamlanan Ayasofya 1. fotografta mavi renkli şekilde görüldüğü gibi bir tam ve iki yarım kubbeden oluşan OVAL bir merkezi yapı olmuştur.Kubbenin düşey yükü merkezde PAYE'ye taştırılırken yatay yükler (vektör) Yerebatan -Marmara yönünde iki yarım kubbe ile bu iki yarım kubbelerin üzerlerine oturduğu küçük yarım kubbeler ve bu küçük yarım kubbeleri taşıyan, mihrabın iki yanında iki ve imparator kapısının iki yanında yer alan diğer iki kolona taşıttırılmıştır.

Yapı, Yerebatan- Marmara (Kudüs) yönünde tam bir statik  çözüme kavuşmuş iken buna dik yönde de statik desteğe kavuşturulması gerekmiş ve ana yapı dışında dört ayrı ayak/ paye üzerinde destek kemerleri (ing Flying Butresses - Almanca Schwebbogen- İtl arcoportante- Fr arcbutan- isp Arcbutante/butantes) ile desteklenmiştir.

Ayasofya toplam oniki güçlü paye / ayak üzerinde oturan çok mükemmel bir mühendislik harikası olmuştur.  

Zamanla daha büyük bir cemaate yer açmak amacı ile olsa gerek, iki yanda destek kemerleri arası üstü açık mekanlar oldukça nitelikli tonoz yapısı ile örtülmüş ve Ayasofya, ekte 2 numaralı , turuncu renkli şeklinde görüldüğü gibi HAC planlı bir kilise oluvermiştir.

Günümüzde, ziyaretçilerin dışarı çıktıkları bölümde, FLAVIO PETROS SEBASTIAN JUSTANIANOS'un elinde görülen makette, yapının tek katlı  ve hac planlı olduğu görülüyor. Mozaikte görülen diğer önemli özellik de kubbenin, güçlü kılınması amacı ile,Sergios & Bachos kilisesinde (küçük Ayasofya Camii'nde) görüldüğü gibi konik tonozlarla oluşmasıdır.

Ayasofya'nın daha da büyütülmesi gerekmiş, Hac mekan dışında kalan dört dış köşe de niteliksiz dört döşeme örtüsü ile kapatılmış ve hac plan, ekte sunumlu 3 nuramalı  pembe renkli şekilde görüldüğü gibi KARE plana dönüşmüştür.Her dört köşede yer alan örtü elemanlarının yarım kubbelerin altında yer alan küçük yarım kubbelerle birleşme noktalarında bağdaşmadığı açıkça görülmektedir. 

Ayasofya'nın kare planı ve oniki payeli statik/taşıyıcı sistemi, Beyazıt camii ve özellikle bin yirmi yıl sonra Suleymaniye Camii ile tüm İstanbul camilerine örnek olmuştur.

Arap komutan Eyüb'ün Constantinopl kuşatmasında sonra sekizinci yüzyılda Anadolu'da Abbasi hakimiyeti görülüyor. Van gölünde, Akdamar kilisesi rölyeflerinde görülen, Abbasi halifesinin ermeni kralına tac giydirmesi tören sahnesi bu hakimiyeti belgeliyor. Doğu kilisesi bu dönemde islam'dan etkilenerek kilise yapılarında kadınlara özgü yerler ayırıyor.

Ayasofya'da önce sarı renkli şekil 4.de görüldüğü gibi, yazarların günümüzde ENDO NARTEKS olarak adlandırdığı imparator kapısının önüne bir giriş bölümü, sonrada Yapnın dört köşesine rampalar inşa ediyor. Yeşil renkli 5. numaralı şekilde görülen her dört rampanın da bir diğerine benzemeyen çok acele inşa edilmiş ve çok niteliksiz yapı tekniği de bu rampaların mimar Izodors'un işi olmadığını belgeliyor.

Kubbe yıkılıyor ve mavi renkli 6 numaralı şekilde görülen galeri /kadınlara özgü kat ilave ediliyor. ve yeni yarın kubbeler ile büyük tam kubbe yeniden inşaa ediliyor.

İmparator kapısı mozaiğinde diz çökmüş olarak görülen imparator VI.Leon , 912 yılında ölmüş i Arkasından Alexandros, sekiz ay süre ile imparator olmuştur.Alexandros galeri katında görüldüğüne göre , galeri katının 912 yılı öncesi fakat ikinoklast dönemi sonu 842 yılından sonraki dönemde ,IX.Yüzyılın ikinci yarısında inşaa edilmiş olduğu düşünülebilir.

Ayasofya'ya kat eklenerek yükseltilmesi, yapının depreme karşı güçlendirilmesini gerektirmiştir.Yapı yerebatan'abakan cephesinde destek kemerleri ile güçlendirilmiştir. Mimar Sinan'da Ayasofya'yı güçlendirme gereği duymuş ve yapının Marmara cephesindeki destek kemerlerini inşaa etmiştir.

Hiç bir mimar,Taşıyıcı sistemi güçlendirme gereği duyduğu bir yapının statik/taşıyıcı sistemini kendi yapısı için örnek almaz . Sinan'ın taşıyıcı sistemini örnek aldığı Ayasofya , İzodoros'un tek katlı mükemmel yapısıdır.Sinan desteklediği yapı ise sonradan iki katlı yapıya dönüştürülmüş yapısıdır.

Mimar Sinan'ın biri diğeri ile çelisir gibi görünen iki ayrı uygulaması Ayasofya'nın önce tek katlı bir yapı olduğunun  en belirgin kanıtıdır.   


 

Cengiz ALATLI

Hukukçu/ Yüksek Mühendis Mimar

Makale ile ilgili Ayasofya Mimari Planları

Thu, Sep 2, 2021 8:53 AM


Comments (Total 0)